Click for: CSSHS Archive Main Page
Vol. VII • 1984 • v07n2p18       http://www.creationism.org/turkish/monotheism_tr.htm


Büyük Tufan
Başlangıçtaki Dünyada Tektanrıcılık
yazan Roy L Hales
Yeryüzündeki tüm halklar bir zamanlar Tek Gerçek Tanrı’yı tanıyordu ama daha sonra O’na yüreklerinde tapınmadılar ve artık O’na itaat etmeye istekli olmadılar.

Babil Kulesi

İnanlı olmayanlar sık sık Yahudi-Hristiyan mirasının kendilerini dışarıda bırakan doğasıyla ilgili yorumlar yapmışlardır ama Kutsal Yazılar (Kutsal Kitap) uzun zaman önce TÜM insanlığın Tanrı’yı tanıdığını belirtmektedir.

Nuh, Yaratılış 8:20-9:17’da Büyük Tufan’dan hemen sonraki kurbanı kestiğinde, Tufan’dan sonraki insanlığın ataları olan tüm ailesi Rab tarafından bereketlendi. İnsanlık daha sonra Şinar’a yerleşti (burası sonra antik Mezopomya; Sümerler’in ülkesi oldu) ve burada Babil Kulesi’ni inşa ettiler. Yahudi hadisleri, Tanrı’nın insanları oradan ayrılıp dünyanın her yerine gidip koloniler kurmaya teşvik ettiğini ancak onların bunu yapmak istemediklerini savunur. Bunun üzerine Tanrı onların dillerini karıştırmış ve onları dağılmaya zorlamıştır.1 Nuh’un soyundan gelenler birkaç kısa yıl içinde teknelerle ya da yürüyerek uzak yerlere göç ettiler.

Böylece teknolojileri, sofistike antik dilleri ve çok geçmeden farklılaşan kültür ve gelenekleriyle antik Mısır, Çin, Orta Amerika ve diğer bölgelere yerleştiler. Ve zamanla ... başlangıçtaki tek tanrılı inançları akıllarında belirsizleşmeye başladı.

İnsanlığın bundan sonraki kuşakları, (Yeni Antlaşma olan İncil’den) Romalılar 1:21-24’ün tanımladığı gibi, Yaratıcıları’na karşı git gide daha ilgisiz olmaya başladı:

Yaratıcı, Kendisine tapınılmasını korumak için tek bir aile seçti, ancak çok geçmeden bir ulus olan bu aile var olduğunda bile aralarında başlangıçtaki tektanrıcılığın peygamberleri yaşadı: İbrahim, Kenan diyarındayken Yüce Tanrı’nın kahini Melkisedek’le karşılaşmıştı (Yaratılış 14:18-20). Eski Antlaşma’daki Çölde Sayım Kitabı, 22-24 bölümler ya Suriyeli ya da Iraklı2 olan peygamber Balam’dan İbrahim’in soyundan gelenlerin Kenan diyarını fethetmeden hemen önce onları lanetlemesini istenildiğini tanımlar. Dünyadaki değişik gelenekler incelendiğinde, yukarıda yer alan Kutsal Kitap’taki başlangıçta tüm insanların Rab’bi izlediğini ama sonra O’ndan uzaklaştıkları fikrinin yankılandığı görülür.3

... Dünyadaki özgün tektanrıcılığın kaybolup paganizme düşüşe dair birçok kanıt bulunmaktadır. Sümer, Mısır, Hindistan, Çin ve Meksika gibi okur yazar olan eski önemli uygarlıkların hepsi bir zamanlar tek tanrılı oluş belirtileri göstermektedir. Afrika, Kuzey Amerika ve Japonya’daki bazı ilkel halklar tek. ...

Yaratıcı Tanrı düşüncesini kabul etmiş ancak daha sonra O’na tapmayı bırakıp ruhlara tapmaya başlamışlardır. Sümer, Mısır, Hindistan ve Meksika’da tektanrıcılıktan ruhlara tapmaya götüren yol birçok tanrıya tapılmasına neden olmuştur.

    SÜMER, MISIR VE HİNDİSTAN’DA TEKTANRICILIK
Sümer, Mısır ve Hindistan’da başlangıçtaki tektanrıcılık hakkındaki kanıtların varlığı uzun zamandan beri bilinmektedir. Arkeologlar, Sümer tarihinde ne kadar eskiye giderseniz gök tanrı An’ın o kadar belirginleştiğini keşfetmiştir: Birçokları onun bir zamanlar Sümer’in tek tanrısı olduğuna inanır. Mısır’da, “Tek Tanrı”ya tapmanın kanıtları daha bol ve aynı zamanda daha kafa karıştırıcıdır. Mısır literatüründe aşağıdaki gibi ilahiler bol miktarda bulunur:

Mısırlılar’ın birçok tanrısı olduğu bilindiğinden, çeşitli uzmanlar bunların hepsinin “Tek Tanrı”nın çeşitli yönleri mi olduğunu yoksa çeşitli tanrıların “Tek Tanrı” olmak için rekabet mi ettiklerini tartışmıştır.5 Kutsal Kitapsal bakış açısına göre teklik düşüncesi büyük bir olasılıkla bu kültürün Tek Yaratıcı’ya tapmaktan uzaklaşmasından çok sonrasına kadar devam etmiştir.

Hindistan’ın tek tanrılı mirası en eski kutsal yazıları olan Rig Veda’da açıkça bildirilmektedir:

    ÇİNLİLERİN TEKTANRICILIĞI
Çinliler ilk olarak, Shang Ti (上帝; Shangdi)adındaki bir tanrıya tapıyorlardı, bu ismin tercümesi “En Yüksek Rab” ya da “Yukarıdaki Rab”dir.7 Her şey O’nun tarafından yaratılmıştır, tüm cezalar ve ödüller nihai olarak O’ndan gelir.6 Bu tanrıya tapılan zamanların gelenekleri incelendiğinde, bir Ruh’a tapınma ve Kutsal Kitap’taki Yahuda ve İsrail krallıklarında görülen Tanrı’dan fazla farklı olmayan bir Tanrı’nın kabul edildiği görülür. Bir adamın, İmparator Ch'eng Tang’un öyküsü (yaklaşık İ.Ö. 1760), neredeyse Kutsal Kitap’taki öykülere benzer bir şey olarak göze çarpar.8 Ch'eng Tang, en son Hsia imparatorunun kötü günlerinde yaşamıştı.

Kralının kötü davranışlarından ötürü derinden rahatsız oluyordu ama Gökten kesin bir buyruk gelmeden durumları düzeltmeye çalışmak istemiyordu. Sonra rüyasında bir ses ona, “Saldır. Ben sana ihtiyacın olan bütün kuvveti vereceğim; çünkü senin için cennetten emir aldım” dedi.9 Bundan sonra Ch'eng Tang, Hsia hanedanını yok edip kendisini imparator ilan etti. Ancak vicdanı tamamen rahat değildi ve birkaç yıl boyunca doğru davranıp davranmadığını merak etti. Sonunda ülkede büyük bir kuraklık oldu ve Ch'eng Tang kurban edilecekmiş gibi giyinip Tanrı’ya, “Halkımı benim günahlarımdan ötürü yok etme” diye yakardı.10 O anda yağmurun yağmaya başladığı söylenir. Ch'eng Tang, Tanrı’yı izlemiş olabilirdi, hiç olmazsa O’nu anladığı kadarıyla. Ancak örneği, antik Çin tarihlerinde benzersizdir. Daha sonraki nesiller sonradan Tanrı’nın temel yasalarına git gide daha çok dikkat ettiler ancak bunu yaparken de O’nun kişiliğini unuttular.

Konfüçyüs (İ. Ö. 511-479) Tanrı ister var olsun, ister olmasın, O’na tapınmanın insanlar için iyi bir şey olduğunu söylemiştir. Daha kişisel bir unvan olan Shang Ti (Yukarıdaki İmparator) unvanı bırakılıp, daha kişisel olmayan bir etiket olan Tien (Gök/Cennet) kullanılmaya başlanmıştır.11

    ESKİ MEKSİKA’DA TEKTANRICILIK
Antik zamanlarda Meksika’da yaşamış olan insanların tek Yaratıcı Tanrısı olmuş olabilir. (Değişik “uzmanlar,” Kendisi ve karısının ayrı varlıklar mı yoksa aynı varlığın farklı yönleri mi oldukları hakkında tartışır.) Bir efsane, O’nun sonsuz Yaz’ın hüküm sürdüğü ve içinde akan sular olan bir bahçe ya da kenti nasıl oluşturduğunu anlatır. Tanrı, bu bahçenin ortasına güzel bir ağaç koymuş ve daha düşük düzeydeki tanrılardan ona dokunmamalarını istemişti. Daha düşük düzeydeki bu ilahi varlıklar itaatsizlik etmiş ve ağacı bozma gayretleriyle ondan büyük parçalar kopartmışlardı. Bunun sonucu olarak Tanrı, bu “tanrıları” bahçeden kovmuş ve onlara yerine getirmeleri için çeşitli görevler vermişti. Bahçede yaşayan ilk insan çifti de daha düşük düzeydeki “ilahi varlıklarla” birlikte bahçeden kovulmuşlardı.12

    YARATICI TANRI VE BİRÇOK RUH
Tek tanrılı bir toplumdan ruhlara tapan bir topluma geçiş, günümüzde hala var olan birçok ilkel halk tarafından gösterilmektedir. Örneğin, Japonya’daki beyaz tenli Ainu halkı, tek bir Yaratıcı Tanrı’ya inanır ama O’nun insanlarla ilgilenebilmek için fazlasıyla uzak olduğunu düşünür: Bu yüzden Ainu halkı ruhlarla iletişim kurmaktadır.13 Kuzey Amerika’daki Kızılderili kabilelerinden birçoğu Yaratıcı’nın ruhları, insanla Tanrı arasında aracı olarak atadığına inanır.14

Doğu Kanada’daki Algonquin kabileleri, Kızılderililere ruhları aramalarını Tanrı’nın Kendisinin söylediğini bildirecek kadar ileri gider.

Kendi kültüründeki Yaratıcı Tanrı’yı tanımlayan bir batı Afrika yerlisi, Tanrı’dan bu yabancılaşma belki de en iyi şekilde dile getirilmiştir:

Kutsal Kitap’a uygun Hristiyanlık, İsa Mesih’in kötü ruhlardan daha güçlü olduğunu öğretir. Sıkıntı zamanlarında sadece O bizim kuvvetimizdir. O’na dönüp, günahlarımızdan ötürü bağışlanmayı istemeli, O’nun çarmıhta bizim namımıza ölüşünü kabul etmeli ve O’nun ölümün ta kendisini yendiğine inanmalıyız. (İncil, I. Korintliler 15:1-4). Yaratıcı Tanrı bizi geri istiyor! Bu şekilde, Hristiyanlık yabancı bir din değil, tamamlanmadır, eski hale dönüştür. Bizi TÜM HALKLAR VE TÜM ULUSLARIN YARATICISI olan Tek Gerçek Tanrı’ya tapınmaya geri götürür.

    PANTEİZMİN YÜKSELİŞİ
Birçok ruha tapmaktan, birçok tanrıya tapmak kısa bir adım gerektirir. Kenanlılar, en üstün tanrıları El’in yanı sıra çok sayıdaki daha az güçlü tanrılarına tapınmakla bu sürecin tam ortasındaymış gibi görünüyordu. Mısır, Sümer ve Hindistan, bunların hepsi de birçok tanrısı olan diyarlar haline geldi. Meksika’nın tanrıları görünüşte sayısızdır ve birçok kültürde olduğu gibi sayısız biçimde bulunurlar. Çinliler, tek bir cennet düşüncelerini korudular ama ruhsallıklarının gerçek yaşamı ruhçuluk ve büyücülük uygulamalarındaydı.

    SONUÇ
Yeryüzündeki tüm halklar bir zamanlar Tek Gerçek Tanrı’yı tanıyordu ama sonra O’na yüreklerinde tapmadılar ve artık O’na itaat etmeyi istemediler. Özgün inançlarından geriye sadece geçmişin efsaneleri kalmıştır. Tanrı’ya gerçek tapınış, modern zamanlara İbrahim’in soyundan gelenler tarafından aktarılmıştır. Buna karşın, Tanrı Kendisine tapınılmasını çok geçmeden bir ulus (İbraniler; antik zamanlardaki İsrail) haline gelen tek bir ailede koruduğunda bile, yeryüzü nüfusunun geri kalanını unutmamıştır. Rab’bin İbrahim’e söylediği gibi, “Soyunun aracılığıyla yeryüzündeki bütün uluslar kutsanacak. Çünkü sözümü dinledin” (Yaratılış 22:18). İki bin yıl sonra, Tanrı’nın Kendisi (İsa Mesih) yeryüzünde insan biçiminde yaşadı. İsa’nın öğrencilerine en son buyruklarından biri, birçok nesil önce Kendisinden uzaklaşanların soyundan gelenlerle ilgiliydi: "Dünyanın her yanına gidin, Müjde'yi bütün yaratılışa duyurun." (Markos 16:15).

    DİPNOTLAR
1  Josephus, Antiquities of the Jews I. iv. 1.
The Companion Bible (KJV), (London: Samuel Bagster & Sons 1970) sayfa 212’da Balam’ın kenti Petor’un nerede olduğu bildirilmektedir.
3  Rev. Wilhelm Schmitt, Primitive Revelation (St. Louis, Missouri, & London, England: Herder Book Co., 1939) 236-237 sayfalar.
4  E.A. Wallis Budge, Osiris (New Hyde Park, N.Y: University Books, 1961) sayfa 357.
5  Dr. Brugsch & Maspero as cited by Budge, p.140.
6  Rig Veda excerpt from Selwyn Gurney Champion & Dorothy Short, Readings from World Religions (Greenwich, Conn., Fawcett Publ., 1951) sayfalar 26-27.
7  E. Allie and M. Frazer, Chinese and Japanese Religion (Philadelphia, Westminster Press, 1969) sayfa 268.
8  Wing Tsit Chan, A Source Book in Chinese Philosophy (Princeton University Press, 1970) sayfa 16.
9  Joseph Campbell, The Masks of God: Oriental Mythology (Viking/Compass, N.Y., 1974) p. 396.
10  Li Ung Beng, Outlines of Chinese History (Peking, 1914) sayfa 15.
11  Wing Tsit Chan, sayfa 16.
12  Irene Nicholson, Mexican and Central American Mythology (London, N.Y., Sydney, Toronto: Hamlynn Publications, 1967) sayfalar 20, 21 & Burr Cartwright Brundage, The Fifth Sun (Austin, Texas & London: University of Texas, 1979) sayfalar 47, 48.
13  Rev. John Batchelor, The Ainu of Japan (London: The Religious Tract Society) p.252.
14  Schmitt sayfalar 171-174 & Cottie Burland, North American Indian Anthology (London, N.Y., Sydney, Toronto: Hamlynn Publ., 1965) pp.73, 103-106 & Diamond Jenness, The Faith of a Coast Salish Indian (B.C. Provincial Museum: Anthropology in B.C., Memoir 131 sayfalar 35, 36.
15  Schmitt sayfalar 171-174.
16  Nassau, Fetishism in West Africa, sayfa 369’da Budge tarafından aktarıldığı üzere 36-37 sayfalar.


"Başlangıçtaki Dünyada Tektanrıcılık"
<http://www.creationism.org/turkish/monotheism_tr.htm>
 Original English:  <http://www.creationism.org/csshs/v07n2p18.htm>
CSSHS • Creation Social Science & Humanities Society • Quarterly Journal

Ana Sayfa:  Türkçe
www.creationism.org