Huang Ti - Çince Yazı ve Tufan’dan Sonra Çin’e Yerleşim
yazan Roy L. Hales
Yaratılış 11:1-9, Çinliler’in büyük tufandan sonra ve sonunda şimdiki vatanlarına varmalarından önce Sümerliler’in ülkesinde (”Şinar” diyarında) bir süre yaşamış olmaları gerektiğini belirtir. En az bir Antik Çin efsanesi, ünlü “Sarı İmparator” Huang Ti’nin halkını batıdan çıkarıp getirdiğini ima eder ve şimdi güneybatı Çin’de yaşayan Miao adlı ilkel bir halk da kendilerinin Çin’e ondan önce vardıklarını söyler. Antik soyağaçlarında Huang Ti’ye verilen önem de bu efsaneleri doğrular gibidir.
Çin yazısındaki ilk on harf, T’ien Kan ya da “göksel kökler”in, Huang Ti’nin hükümranlığı sırasında geliştirilmiş olduğu söylenir ancak bunlar Uruk/Jemdet Nasr dönemindeki Sümer yazılarına çok benzemektedir. Sarı İmparator hakkındaki efsanelerin çoğunun kökünün, Çinliler’in Nuh’un Tufanı’ndan sonra (Orta Doğu’daki) Sümer ülkesinden ilk göçlerinde olduğu görünmektedir. |
Çin ve Doğu Asya |
Dağlar ve Denizler Klasikleri
Birçok bilim insanı bir zamanlar, Sarı İmparator’un Çinliler’i şimdiki vatanlarına götürdüğüne inanıyordu: teorileri için “Dağlar ve Denizler Klasikleri” adlı bir erken Han hanedanı (İ.Ö.202-İ.S.9) metnini temel alıyorlardı. Bu kitap geleneksel olarak “ilginç bir Öykü” olarak görülür, ancak Shan Hai Ching, Çin bilginleri batı etkisinin altına girene dek popüler olmadı.[1] Bu ve erken metinlerde batı kökeni hakkında herhangi bir ima olmaması şimdi birçok bilim insanının Shan Hai Ching’i tamamen reddetmesine neden olmuştur. Buna karşın, birkaç etken bu geleneğin tarihselliğini savunur gibidir:
(1) Han hanedanından önce var olan böyle bir Çin edebiyatından sadece küçük bir parçaya sahibiz. Shan Ha Ching, antik gelenekleri aktardığını iddia ettiğinden, bu bize onun doğruluğunu sınamak için fazla bir malzeme sunmamaktadır. Şüpheciler, metnin çoğunun yazılımının geç dönemde olduğuna inanmakta haklı olabilir ama aynı zamanda metindeki bazı fikirlerin antik zamanlardan gelmiş olduğu da bir olasılıktır;
(2) batılı bir kökün imalarının, geleneksel olarak yabancı olan her şeyi küçümseyen Çin’in edebiyatında görünmesi de dikkat çekecek kadar tuhaftır.
(3) daha önce de belirtilmiş olduğu gibi, Miao Çin’e ilk gelenler olduklarını iddia etmiştir,[2]
(4) in geleneği, tarihlerinin ilk savaşının Sarı İmparator Miao’yu yendiği zaman gerçekleştiği iddiasını desteklemeye yatkındır. Kronolojik bakımdan, birçok anlatımda Çin liderinin aslında bu zaferinden sonrasına kadar Sarı İmparator haline gelmediğine de dikkat etmek lazımdır;
(5) Sarı İmparator, bundan sonraki 2,500 yıl boyunca her Çin imparatorunun atasıdır. Daha önce var olan yöneticiler hakkında efsaneler bulunmaktadır, ancak bunların sonraki nesillerle çok kuvvetli bir bağlantısı yoktur; daha sonra imparatorlar olmuştur, ancak hiçbiri Huang Ti’nin kanıtladığı şekilde soyundan gelen imparatorlar konusunda çok küçük bir miktardan fazlasını iddia edememiştir. Ondan hemen sonraki dönemdeki ve daha sonraki Hsia (İ.Ö. 2205-1766) Shang (İ.Ö. 1766-1112) ve Zhou (İ.Ö. 1111-256) hanedanları Huang Ti ‘nin soyundan gelmiştir (bakınız ekteki soyağacı). Kendisi Çin ulusunun asıl atası olarak görülmektedir.
T'ien Kan (ya da "Göksel Kökler")
Çin yazısının ilk on harfi olan “göksel kökler”in Huang Ti’nin bakanlarından biri tarafından oluşturulduğu düşünülmektedir. Bu harflerin isimleri ve şekilleri geleneklerle korunmuştur. Beşlik şekillerin eşleri Çin neolitik çanak çömlekler üzerindeki işaretlerde görünür (bakınız ekteki şekil). Modern zamanlara kırktan az çanak çömlek üzeri işareti kalmış olduğundan bu harflerin çok azının anlaşılır olduğunun ispatlanmış olması anlaşılır bir şeydir. “I”nın eğimine, “Wu”nun ters konumuna ve “Kuei”nin sonlarına tireler eklenmesi gibi bazı hafif değişimlere izin verilerek bu harflerin şekillerinin sadık bir şekilde korunmuş olduğu görülebilir. Ancak Kiang Kang-hu’nun da 1935’de işaret ettiği gibi, bu harflerin isimleri “Çin dilinde anlaşılmazdır. Aynı terimler çeşitli yerlerde sık sık farklı harflerle yazılmıştır. Bunların telaffuzlarına göre Çince’ye tercüme edilmiş yabancı kökenli sözcükler olabileceği gözükmektedir.”[3]
T’ien Ken Sümerce Gözükür
T’ien Kan’ın gerçek biçimleri, Uruk/Jemdet Nasr döneminden Sümer yazılarına çok benzemektedir (Şekil 1) Sümerler bu dönemde yazılarına doksan derecelik bir eğim verdiklerinden Uruk/Jemdet Nasr simgelerinin daha iyi karşılaştırma için düzenlenebileceği fazladan bir sütun ekledim-Şekil 2) Büyük bir ihtimalle “Hsin” hariç, Çin harflerinin Sümerce’den türemiş olduğu kolayca açıklanabilir. "Chia," 234 olarak atanan Uruk harfiyle resmen aynıdır. "I," 450’in daha çizgisel bir yorumudur. "Ping," 692’un sadece daha sıkıştırılmış bir ifadesidir. "Ting," L 405’dir. 444’den yarım daireyi çıkarırsak "Wu”ya bakıyor oluyoruz. "Chi,” 864’dür. Y biçimi yanlardan alınıp bunun yerine ortaya konulmuş olduğu halde, "Keng," 386 ile aynı düşünceyi ifade eder. "Jen," basitleştirilmiş 515’dir. "Kuei" sadece 8 78 olarak atanmış ve sonunda tireler olan o şekildir. T’ien Kan’ın on harfinden dokuzu, Sümer yazısından alınmış olarak açıklanabilir ve neolitik çanak çömlek işaretleri aslında bir ara form olarak gözükür. Eğer T’ien Kan gerçekten Sümer’den alınmışsa zaten aynen böyle olması beklenir.
Sonuç
Yüzlerce yıl sonra Çinliler, kendi kültürleri hakkında ego merkezli bir gurur ve hüküm süren imparatora tapınma ve yabancı olan her şeyi küçümsemenin bir bileşimini sergileyecekti. Bu da onların eski vatanlarının geleneklerini terk etmelerine ya da bu tür hikayeleri Çin ortamında yeniden anlatmalarına yol açtı. Çin tufan destanının, dünyadaki büyük tufan hakkındaki birçok gelenek içinde tek başına durduğunu ve onların “Nuh”un tufan sularını yendiğine işaret edilebilir: Onların “Nuhu” olan Yu, bir imparatordu ve zaferini gökten alınan sihirli toprakla elde etmişti. Böyle bir durum içinde, daha sonraki Çinliler’in Huang Ti efsanesinin batı kökenini “tuhaf bir öykü” olarak görmelerine şaşırmamalı ancak böyle bir öykünün günümüze kadar gelmesi çok dikkat çekicidir. Bu öykünün Miao geleneğine uygun olduğunu ve Huang Ti’nin antik soyağaçlarında Çinliler’in atası olduğunu göz önünde bulundurursak, bu öykü son derece tarihsel görünür (bakınız Şekil 3). Onun hükümranlığı sırasında geliştirilen o Çin harflerinin isimlerinin köklerinin yabancı olduğu gözükmektedir ve simgelerin kendileri Sümer’in Uruk / Jemdet Nasr dönemindekilere benzer. Kutsal Yazılar bu durumu çok basit bir şekilde açıklar: Tufan’dan sonra tüm insanlık Sümer’de yaşamıştı. Huang Ti efsanelerinin Çinliler’in doğuya seyahat anılarını da içerdiği kolayca tahmin edilebilir.
DİPNOTLAR
1 Kiang Kang-hu, T-ai Yu Chul Chi Chinese Civilisation (Shanghai: Chung Hwa Book Co., 1935) p.4.
2 Bkz. Roy L. Hales, "Archaeology. the Bible and the Postflood Origins of Chinese History." Creation Social Science and Humanities Quarterly, Winter 1983 Kış ya da Hugo Bernatzek, Akha ve Miao (1970) p.15.
3 Kiang Kang-hu, p.6.
HEYKELCİK RESİMLERİYLE İLGİLİ NOTLAR
Chang Kwang-chih’den alınan T'ien Kan simgeleri `T'ien Kan: a key to the history of the Shang," David T. Roy and Tsuen-hsuin Ts len (eds), Ancient China: Studies in Early Civilisation (Hong Kong: The Chinese University Press, 1978).
Chang Kwang-chih’den neolitik simgeler, The Archaeology of Ancient China (New Haven & London: Yale University Press, 1977 basımı) 51 ve 129 şekiller.
Her ikisinden de alınan Sümer şekilleri: (1) Adam Falkenstein, Archaische Texte Aus Uruk (Berlin, 1936), bunlarda 234, (2) G.A. gibi tamamen sayısal atanmalar vardır. Barton, Origin and Development of Babylonian Writing (Leipzig, 1913) L.A.’de kopyası yapıldığı üzere Wedell, The Aryan Origin of the Alphabet (Hawthorne, Cal.; Christian Book Club of America, 1968 baskısı), bu işaret B 78 olarak atanmıştır. Bu işaret, Hans Jensen, Sign’da da şekil 62 olarak görülmektedir. Symbol and Script (London: George Allen & Unwin Ltd, 1970). (3) S. Langdon Pictrographic Inscriptions from Jemdet Nasr (Oxford University Press, 1928) şekil L 405 olarak atanmıştır.
|
|